Genel

Birgün Ölmek için Hergün Yaşıyoruz!

Dün akşam saat 18:45 ‘de Ankara Kızılay Meydanı bir patlama sesi ile hüzne boğuldu. Terör, karanlık ve kanlı yüzünü gösterdi. Lakin bu saldırılar hiçbir Türk vatandaşını korkutmayacak, yıldırmayacak ve güzel ülkem birlik ve beraberliğini her zaman tesis edecektir. Bu sebeple güzel başkentimiz Ankara’da yaşanan acı terör olayı sonrası hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Yaralıların kısa zamanda iyileşmelerini Rabbimden niyaz ediyor, ölenlerin ailelerine de sabırlar diliyorum.

Söylenecek çok söz var fakat sosyal medyada bir öğrencimin olayın sosyolojik boyutunu değerlendirdiği bir yazısını beğendiğim için burada aynen paylaşmak istedim:

Ankara takım elbiseli bir şehirdir ve yalnızca özel günlerde ve izin günlerinde renklenir. Ankara’ya bakmayı bilmeyene şehir çirkindir, düzdür ve hatta fazla sakindir. Bilene de öyle hissettirdiği zaman çoktur. Denizi yoktur mesela, yüzüp ferahlayamazsın. Her mevsimi kendi kafasına göre yaşatır, yaz günü donar kış günü cam açarsın. İnsanı öyle her yerde ulu orta gülmez. Sokakları sana hayal kurdurmaz, manzarası şiir yazdırmaz. Hakkında çekilen film azdır, ilhamı kıttır. Ekmek almaya Ulus’a giden dedelerin şehridir. Yaşlısı pek evde durmaz. Gencinin de işi gücü çoktur, buraya genelde büyük adam olmaya gelinir. Devlet burada diye nizam var derler ama ona da rastlamadım henüz. Dikkatler çok dağılmadığından sağlam arkadaşlar verir sana. Yapacak pek bir şey yoktur, o yüzden hayatı paylaşırsın başkalarıyla. Onlar da gitmez bir daha. Gidenlerle tekrar bir yerde karşılassan illa ki o sokakta bir anın canlanır, buzlar erir. Tiyatrosu, balesi, operası ve müziği meşhurdur, köklüdür. Oynadım, biliyorum. Seyircisi ve alkışı hiç eksik olmaz bu şehrin. Parkı da bahçesi de azdır. Havası da pek cömert değildir ciğerler için. Ama mesela ilk merkezi Ulus’tan şimdiki Kızılay’a salına salına yürüyebilirsin. Oradan daha da yukarılara Tunus’a, Bestekar’a, Tunalı’ya kadar yürüsen ayakların pes etmez. Hem her semti bağlıdır birbirine hem de hepsi ayrı şehirler gibidir. Taksisi pahalı, hocaları ünlü, büfecileri güler yüzlüdür. Yabancıya başkent, misafire Anıtkabir, yerlesine eskiden dutluk, yaşayanına evdir. Büyüdüğüm, öğrendiğim, hayallerimi gerçekleştirdiğim, çalıştığım, kazandığımı harcadığım, vedalar ettiğim ama merhabadan da geri durmadığım şehir beni de bizi de korkutuyor artık. Bırakmayalım ki burayı sevmeyi, bu takım elbiseli şehir eski halinden daha fazla şey yitirmesin. Hem çok sevdiğim hem de iş güç okul derken artık gitmek istediğim Ankara, ona bakmayı bilene de bilmeyene de aynı kalsın. Bizim kalsın.

Ömür Mert KOÇDOĞAN

İlaveten olaya siyasi yönden bakıp da birilerine sitem etmemek olmazdı. Bu konuda da sosyal medyada takip ettiğim Rotasız Seyyah‘ın şu sözlerini aynen sizlerle paylaşmak istiyorum:

17.000 TL maaş alan, sadece iki yıl görev yapsa en yüksek mertebeden emekli olabilen, yılda ücretsiz 8 diş implantı yaptırma hakkına sahip, her türlü trafik cezasından muaf, kendisi ve tüm ailesi ölünceye kadar sağlık hizmetlerini istediği hastaneden hiçbir ücret ödemeden alabilen, bu kadar avantajın yanında kendi ticari işlerini de aynen devam ettirebilen, istediği ihaleye katılabilen, cinayet işlemediği sürece dokunulmazlığı olan, cep telefonu faturası sorgusuz, sualsiz devlet tarafından ödenen, kendisi ve ailesine ömür boyu kırmızı pasaport tahsis edilen, adeta sanki ülkede bir kast sistemi varmış gibi gittiği her yerde VIP karşılanan, bedava denebilecek kadar ucuza en iyi yemekleri yiyen, yine aynı şekilde kadın erkek kuaför hizmetinden kendisi ve ailesi çok ucuza yararlanabilen, ülkede artık en alt kademedeki bir iş ilanında bile üniversite mezunu şartı aranırken bu göreve gelmek için öyle bir şart aranmayan kişilerden 5-10 tanesi de çıkıp “ya arkadaş, bu kadar ayrıcalık da biraz çok, bu halka karşı ayıp olmuyor mu?” diye sormuyor, gündeme getirmiyorsa, o insanların durakta belediye otobüsü beklerken ölen, yaralanan kişileri ve onların ailelerini anlamaları, tekrar böyle bir olay olmaması için canla başla çalışmaları mümkün değildir. Sağı, solu, iktidarı, muhalefeti fark etmesizin çıkıp da “bu kadar ayrıcalığımızın yanında sürekli insanların şehir merkezindeki terör saldırılarında katledilmelerini önleyemedik, iktidar/muhalefet olarak görevimizi yerine getiremedik” diyerek istifa etmeyen her kim varsa benim için tek tek hepsinin eli kana bulanmıştır.

Şunu da belirtmek isterim ki patlama sonrası yaşananları, ölü-yaralı, alevli ve daha farklı bizi üzecek bir fotoğraf paylaşmayı uygun bulmadığım için haber görseli olarak Ankara Kızılay Meydanı’nın olağan bir günkü fotoğrafını paylaşmak istedim.

Emrah

1981 Samsun doğumlu ve Gazi Üniversitesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi mezunu. Bilişim Teknolojileri Öğretmeni, Yazar, WebMaster, Blogger, SEO eğitmeni. Araştırmacı, sinema sever, fitness yapar, farklı doğal güzellikleri keşfetmeye bayılır.

Yorum Yap

BULANCA sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et